Birçok öğrenci, ders çalışırken zamanı kontrol etmeye çalıştığında istemsiz bir panik hissine kapılır. Bunun temel nedeni, beynin zamanı bir baskı unsuru olarak algılamasıdır. Uzmanlara göre stres hormonları özellikle geri sayım içeren durumlarda %25’e kadar artış gösterebilir. Bu yüzden süre tutma sürecinin yönetimi doğru tekniklerle yapılmadığında verim yerine kaygı artar. Bu noktada öğrencilerin kullandıkları her yaklaşımın psikolojik bir karşılığı bulunur.
Öncelikle nefes kontrolü tekniği öne çıkar. Derin nefes alıp yavaşça verme davranışı, beynin alarm sistemini yatıştırır. Bu yöntem sayesinde kişinin dikkati, “yetiştirme baskısından” görev odaklı düşünmeye kayar. Ayrıca pomodoro benzeri kısa çalışma blokları kullanmak, süreyi bir tehdit gibi değil doğal bir çalışma ritmi gibi algılamasını sağlar. Böylece ders çalışırken süre tutmak daha kontrollü hale gelir. Özellikle 25 dakika çalışma, 5 dakika mola sistemi öğrencinin zihinsel dayanıklılığını artırır.
Bir diğer etkili yöntem, zamanlayıcıyı görmeyecek şekilde masanın dışına koymaktır. Sürekli saate bakmak kaygıyı tetikler. Psikologların açıklamalarına göre insan gözünün saate yönelmesi, kortizol seviyesini yaklaşık %10 artırabilir. Bu nedenle görsel uyaranı azaltmak süre kaygısını da azaltır. Böylece kişi, ders çalışma süresi boyunca daha sakin bir tempoda ilerleyebilir.
Bazı öğrenciler için ise olumlu iç konuşma tekniği işe yarar. “Yetiştirmek zorunda değilim, sadece odaklanıyorum” gibi cümleler, kaygıyı düzenlemek için beynin bilişsel çerçevesini değiştirmeye yardımcı olur. Bu şekilde ders çalışırken süre tutmak daha doğal, baskısız ve sürdürülebilir hale gelir.
Süre Yönetimi Ders Verimini Nasıl Artırır?
Süre yönetimi doğru uygulandığında öğrencinin öğrenme kapasitesini belirgin şekilde yükseltir. Araştırmalar, zaman planlaması yapan öğrencilerin yapmayanlara göre %30 daha verimli çalıştığını göstermektedir. Bunun temel nedeni, beynin sınırlı ama odaklı zaman dilimlerinde daha etkin çalışmasıdır.
Süre yönetiminin en önemli avantajlarından biri, konuları daha küçük parçalara bölerek çalışmayı sağlamasıdır. Bu yöntem, öğrencinin uzun süreli yorgunluk hissini azaltır. Kısa ve odaklanmış çalışma bloklarında bilgi işleme hızı artar. Böylece ders çalışma süresi daha verimli kullanılır ve öğrenci daha az yorularak daha fazla bilgi öğrenir.

Ayrıca düzenli süre planlaması, öğrencinin ilerlemesini takip etmesini kolaylaştırır. Hangi konuya ne kadar zaman ayırdığı netleşir. Bu durum motivasyonu yükseltir çünkü öğrenci ilerlemeyi somut olarak görür. Özellikle sınav dönemlerinde ders çalışırken süre tutmak performansı artıran en önemli unsurlardan biri haline gelir.
Süre yönetimi ayrıca beynin öğrenme döngüsünü optimize eder. Kısa molalar, bilgilerin pekişmesine katkı sağlar. Molalarda beynin hafıza bölgesi olan hipokampus dinlenir ve bilgiyi uzun süreli belleğe aktarma işi daha kaliteli şekilde gerçekleşir. Yapılan bir çalışmaya göre düzenli molalar öğrenilen bilgilerin kalıcılığını %40 oranında artırmaktadır.
Ders Çalışırken Süre Tutmak Neden Zor?
Birçok öğrenci için zamanla yarışmak stres yaratır. Bunun ilk nedeni, süreyi “baskı” olarak algılamaktır. Zaman sınırlı olduğunda beyin bunu bir tehdit olarak yorumlar. Bu biyolojik tepki, konsantrasyonun bozulmasına yol açar. Bu yüzden ders çalışırken süre tutmak çoğu öğrenci için başlangıçta zorlayıcıdır.
İkinci neden, öğrencinin zihinsel dayanıklılığının henüz gelişmemiş olmasıdır. Süreli çalışma becerisi, tıpkı kas güçlendirmek gibi zamanla gelişir. Başlangıçta öğrenciler dakikalara takılır, bitiş zamanını düşünür ve odağı sık sık dağılır. Ancak düzenli pratik yapıldığında ders çalışma süresi hem daha düzenli hem daha motive eden bir yapıya dönüşür.
Bir diğer önemli etken, öğrencinin planlama alışkanlığının eksik olmasıdır. Plansız çalışan kişi, hangi konunun ne kadar süreceğini bilmediği için zamanlayıcıyı tehdit olarak görür. Bu nedenle süre yönetimi stratejisi olmayan öğrencilerde kaygı daha yüksek olur.
Ayrıca dikkat dağıtıcı unsurlar süre tutmayı zorlaştırır. Telefon bildirimleri, sosyal medya ya da ortam gürültüsü öğrencinin sürece odaklanmasını engeller. Bu gibi durumlarda süre baskısı daha da şiddetlenir. Dolayısıyla dikkat yönetimi gelişmediğinde, ders çalışırken süre tutmak daha stresli bir sürece dönüşebilir.
Süre Tutma Kaygısı Nasıl Yönetilir?
Süre kaygısını yönetmenin ilk adımı, süreyi bir “düşman” değil “rehber” olarak görmekten geçer. Öğrencinin bakış açısını değiştirmesi önemlidir. Dakikaları tehdit olarak değil, ilerlemeyi ölçen bir araç olarak yorumlayan öğrenciler kaygıyı daha rahat kontrol eder.
İkinci adım, aşamalı pratik yapmaktır. Önce 10 dakikalık kısa çalışmalarla başlamak, ardından süreyi 20, 25 ve 30 dakikaya çıkarmak kaygıyı azaltır. Bu sistem beynin zaman baskısına yavaşça uyum sağlamasını kolaylaştırır. Böylece ders çalışma süresi doğal bir çalışma düzenine dönüşür.
Üçüncü adım, sonuç yerine sürece odaklanmaktır. Öğrencinin hedefi “bitirmek” değil “odaklanmak” olmalıdır. Bu yaklaşım, performans baskısını azaltır. Araştırmalar, süreç odaklı çalışan öğrencilerin kaygı seviyelerinin %35 daha düşük olduğunu göstermektedir.
Son olarak, çalışma ortamını düzenlemek süre kaygısını önemli ölçüde azaltır. Sakin, dikkat dağıtıcılardan arındırılmış bir ortam, beyne güvenli bir sinyal gönderir. Bu durum, ders çalışırken süre tutmak sürecini daha akıcı ve stresiz hale getirir.




